Anayasayı yıkıma karşı son çare, topyekun seferberlik

Ülkemizde barolara kayıtlı 193 bin avukat bulunuyor. Bunun yaklaşık 65 bini İstanbul Barosuna kayıtlı. İktidarın baroların etkinliğini azaltmak için Ankara ve İstanbul’da kurdurduğu 2 numaralı barolarla birlikte baro sayısı da 83’ü buluyor. Tüm barolarda seçim kulisleri, heyecanı yaşanıyor. Ankara Barosu Başkanlığı’na geçen hafta Mustafa Köroğlu yeniden seçildi. Pazar günü İstanbul Baro Başkanlığı için 12 aday yarışacak. İstanbul Baro Başkanlığı’na aday olan Anayasa Hukuku Profesörü Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, daha önce CHP Milletvekilliği de yapmıştı. Anayasa değişikliği tartışmalarının yaşandığı şu dönemde, Baro Başkan Adayı Kaboğlu’yla hem seçimi, hem de Anayasa değişikliği konusunu konuştuk. Kaboğlu, SÖZCÜ’nün sorularını şöyle cevaplandırdı: 

SEYİRCİ KALAMAM

“Başkan adaylığım için uzun toplantı ve görüşmelerin ardından 24 saatte bin 200’ü aşkın avukatın imzası iletildi. Bu kitlesel çağrıya, ‘Anayasal yıkım karşısında seyirci kalamayacağım’ yanıtını verdim. Böylece; yarım yüzyıllık katılımcı ve kolektif çalışma anlayışı sonucu edindiğim deneyim ve birikimimi, artık ‘Ben değil, biz’ yaklaşımı ile kurumsal çerçevede ‘İnsan haklarına dayanan Türkiye Cumhuriyeti’ne sunma irademi ortaya koymuş oldum. Anayasal yıkım süreci, İstanbul Barosunda neyi değiştireceğimizin de düşünsel öncüsü. Bunu, ‘Fikir, dayanışma ve eylem’ üçlüsüyle özetleyebiliriz. Bu yıkım sürecine karşı topyekun bir seferberlik, son çare gibi görünüyor. Bunda, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları olarak barolar özgül bir işleve sahip. Hele hele İstanbul Barosu gibi nicelik olarak devasa bir baronun görev ve sorumluluğu tarihseldir. Biz bu niceliği nitel güce dönüştürme konusunda iddialıyız.

SAHTE ANAYASACILIK

Öncelikle anayasal yıkım süreciyle eşgüdüm hâlinde giden bir anayasal dezenformasyon süreci var. ‘Sivil anayasa’ kullanımı bir bilgi kirliliğidir. Öncelikle bilgi kirliliğini aşmamız gerekiyor. Resmen yanlış anayasal bilgi yayılması söz konusu. Eğer Meclis önünde sorumlu bir hükümetin kurulmasından yanaysanız gelin oturalım. Anayasal bilgi kirliliğini kaldıralım, yürürlükteki Anayasa’ya saygı gösterelim. Anayasa değişikliği ile özü itibarıyla demokratik bir yönetim öngörelim. Eğer bunları tartışamıyorsak, sözde, sahte ve yalancı anayasacılık sürecindeyiz demektir. Yurttaşlar, bunun farkında olmalı.

GÜNDEM SAPTIRMASI

1982 Anayasası, 1987-2004 yılları arasındaki değişikliklerle güvenlikçi ve otoriter özelliğinden büyük ölçüde arındırıldı. Buna karşılık, 2007-2017 çizgisindeki değişiklikler, ‘kişi iktidarı’ eksenli otoriter bir kurgu ortaya çıkardı. Bu kurgunun uygulaması ise fiilî ve keyfî bir alan yarattı. Bu anayasal ve siyasal gerçeklik karşısında, ‘darbe anayasası’ yerine ‘sivil anayasa’ amaçlıyoruz diyen kişinin, hangisinin darbe anayasası olduğunu, ‘sivil anayasa’ diyerek neyi kastettiğini ortaya koymaması, bilinçli bir gündem saptırmasıdır. Anayasa’nın ilk dört maddesi değiştirilemez. İlk üç madde, ülke, toplum ve devlet üçlüsünü kucaklayan kurallar bütününün sacayağı olarak düşünülebilir. Bu nedenle çok önemlidir.”

Prof. Kaboğlu, SÖZCÜ Medya Grubu Ankara temsilcisi Saygı Öztürk’ün sorularını yanıtladı. 

12 aday yarışacak

Pazargünü, baro başkanlığı seçimi için oylama yapılacak. 10 avukat grupların adayı olarak gösterilirken, iki avukat da seçime bağımsız aday olarak katılacak. Seçimde 10 erkek, 2 kadın aday yarışacak. İstanbul Baro Başkanlığı için şu isimler aday oldu: Filiz Saraç (Mevcut başkan), Ali Gürbüz (Mevcut başkan yardımcısı), İbrahim Kaboğlu, Hasan Kılıç, Mert-Er Karagülle, Turgay Bilge, Türkan Kara, Metin Uraçin, Abdülhalim Yılmaz, Hakan Çatak, Yasin Şen (Bağımsız), Savaş İşleyen (Bağımsız).

Genç avukatlar geçinemiyor

Prof.Dr. İbrahim Kaboğlu’na, Cumartesi- Pazar günü yapılacak baro seçiminde de gündeme gelecek olan genç avukatların geçim zorluğu çektiğini hatırlattım, seçilmesi halinde bu konuda neler yapacağını sordum. Kaboğlu şunları söyledi: “Genç meslektaşlar geçinemiyor, gelecekten umutları yok. Dolayısıyla Barodan da umudu kesmiş durumdalar. Bu sebeple seçimi kazandıktan sonra yapacağımız ilk iş Genç Avukatlar Meclisi kurmak olacak. Genç meslektaşları, sorunlarını barolarıyla birlikte, katılımcı bir yönetim anlayışıyla çözmeye teşvik edeceğiz. Kampanyamızı da bu hedef doğrultusunda katılımcı anlayışla yürüttük. Özellikle genç avukatlardan sorunlarını çözüm önerileriyle birlikte iletmelerini istedik. Gelen önerileri de ekibimiz titiz bir çalışmayla programımıza ekledi. Kampanya, başka adaylar ile yarışarak veya rekabet edilerek değil, hedefe odaklanılarak  yürütülüyor.”

Can Atalay konusunda sessiz kaldılar

Avukat Can Atalay ve diğer tutuklu avukatlar konusunda İstanbul Barosu’nun genelde sessiz kaldığını öne süren Kaboğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü: “İstanbul Barosu’nu bölme operasyonu mesleğe ve avukatların genel örgütlülüğüne çok zarar verdi. Baronun güç kaybetmesi karşısında özellikle siyasi muhalif avukatlara yönelik keyfi ve Anayasa’ya aykırı uygulamalar arttı. Can Atalay bunun en somut örneği. İstanbul Barosu hem Atalay hem de diğer tutuklu üyelerine yapılanlar karşısında maalesef genellikle sessiz kaldı. Bizim kurmayı öngördüğümüz Adil Yargılanma Hakkı Araştırma ve İhlalleri İzleme Merkezi, başta baro üyeleri gelmek üzere  sav + savunma + hüküm üçlüsünde ortaya çıkan ihlalleri izleyecek, teşhir edecek ve çözüm önerileri üretecek.”